İmkansızlıklar İçinde İmkanlar Yaratan Türkiye’nin İlk Kadın Muhtarı: Gül Esin

Ulu Önder Atatürk, Türk kadınını her zaman modern toplumun simgesi olarak görmüştür. Dolayısıyla; modern bir toplum yaratma fikrini mümkün kılan Cumhuriyetin ilanıya beraber, Türk kadınının siyasal alanda da kendini göstermesi yönünde atılan adımları artırmış ve en sonunda da bunu kanunla mümkün kılmıştır.

Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı, ilk kez 1930 yılında çıkarılan bir kanunla verilmiştir (Bu kanun, belediye seçimlerini kapsamaktadır). Bundan 3 yıl sonra ise, kadınlarımız köy ihtiyar heyetleri ve muhtarlığa seçilme hakkını kazanmışlardır.

Ve kadınlarımızın elde ettiği bu hakkın hemen ardından, Aydın- Çine ilçesine (bugünkü Karpuzlu ilçe merkezi) bağlı Demircidere köyünde yapılan muhtarlık seçiminde, bir kadın muhtar seçilmiştir!

Türkiye’nin ilk kadın muhtarının ismini ya da hikayesini birçoğumuz bilmiyoruz. Oysa onun hikayesi, ülkemizde kadınların siyasal alanda kendisini gösterdiği; sadece göstermekle kalmayıp kanıtladığı ilk hikayedir; yani Türk kadının siyasal alandaki ilk başarısıdır. Bu yüzden -ne yazık ki- birçoğumuzun bilmediği bu başarı hikayesini bilmek, aslında hepimizin boynunun borcu…

Türkiye’nin ilk kadın muhtarı Gül Esin (Gülkız Übbül), 1901 yılında Muğla-Milas’ta dünyaya geldi…

1901’de dünyaya gelen Gül Hanım, diğer kız çocuklarına göre daha rahat ve özgür bir biçimde yetişti. Çünkü ailesi, o dönemin şartlarına göre daha az muhafazakardı ve bu da onun daha özgür hareket edebilmesine olanak sağladı. İlk eşini ve beş erkek kardeşini, 1. Dünya Savaşı seferberliği sırasında kaybetti.

Eğitim hayatı ve kaçıncı sınıfa kadar okuduğu bilinmese de, muhtar seçildiğinde okuma-yazma biliyor oluşu, onun bunu kendi imkanlarıyla öğrendiğini ya da ilk okulu bitirmiş olduğunu gösteriyor…

1933 yılında, sadece 32 yaşında iken, yaklaşık 500 oyla, Demircidere köyü muhtarlığına seçildi… Hem de 4 erkek rakibine fark atarak…

Gül Hanım’ın muhtar seçilmesinde, hem kimse okuma-yazma bilmezken onun biliyor olması; hem de kasabanın ileri gelenlerinin bunu desteklemesi etkili oldu. Onun muhtar seçilmesi, köy halkı tarafından büyük bir sevinçle karşılandı ve üç gün üç gece davullarla, şenliklerle kutlandı.

Türkiye’nin ilk kadın muhtarı, 11 Aralık 1933’te Halkevi Gazetesinde:

“Büyük inkılabın ilk kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun!” manşetiyle yayınlandı.

Muhtarlığı süresince birçok hizmette bulundu… Mesela köyle ilgili işlerin konuşulup tartışılabilmesi için bir “köy odası” inşa ettirdi…

Gül Hanım, köy işlerinin evlerde veya kahvelerde toplanarak halledilemeyeceğini düşünüyordu. Bu yüzden de köylünün onayını alarak “köy odası” isminde kooperatif tipi bir mekan yaptırmaya karar verdi. Odanın yapımı için köylünün ürünlerinden elde ettiği gelir bir araya getirildi ve satıldı. Elde edilen parayla ise köy odası projesi hayata geçirildi.

Gül Hanım, bu uygulamayla; aynı zamanda köylülerin kendi arasındaki dayanışmayı da güçlendirmek istemişti.

Köyün diğer merkezlerle ulaşımını sağlayan uygulamaların yanında; gençlere yönelik birçok girişimde bulundu…

Gül Hanım, Karpuzlu-Çine arasına taş döşemeli yol ve bir köprü inşa edilmesine önayak oldu.

Köydeki gençlerin kahvelere girmesini yasaklayıp avcılık, binicilik gibi spor dallarında faaliyet gösterebilmeleri için bir gençler derneği kurdu…

Gül Hanım, belirli bir yaşın altındaki gençlerin kahvelere girmesini yasakladı. Halk için bu çok zor bir karar olmasına rağmen, hepsi muhtarlarını destekliyordu. O dönemde, köyün gençleri kahveye giremiyor; sadece kahvenin camından içeriye bakarak yetiniyorlardı.

Tüm bunlar, köylülerin Gül Hanım’a duyduğu güven ve saygının en büyük kanıtları…

O dönem sıkça yaşanan kız kaçırma olaylarının önüne geçmek için, gençler ve aileleriyle toplantılar yaptı…

Gül Hanım, kız kaçırma olaylarının önüne geçmek için bu meseleyle birebir ilgilendi. Aileler ve gençlerle görüşmeler yaparak, onları bu sorunun kız kaçırma yoluyla çözülemeyeceğine ikna etti. Evlenmek isteyen gençlerin kendisine başvurmalarını istedi ve onlara, aileleri kendisinin ikna edeceği sözünü verdi.

Gerçekten de o dönemde, kız kaçırma olayları ciddi biçimde azaldı ve birçok genç evlenme isteğiyle muhtarına başvurdu. Gül Hanım da, verdiği sözü tutarak bu gençlerin evlenmesine yardımcı oldu.

Sürekli olarak eğitim faaliyetlerini destekledi; özellikle kız çocukları okusun diye ev ev gezerek ailelerini ikna etmeye çalıştı…

Gül Hanım’ın bu çabasını gözler önüne seren bir anı, köylüler tarafından şöyle anlatılmaktadır:

“1935 yılı Cumhuriyet Bayramı şenlikleri sırasında çok güzel şiir okuyan bir çocuk dikkatini çeker. Defterine çocuğun ismini kaydettikten sonra öğretmeni ile konuşur ve çok başarılı bir öğrenci olduğunu öğrenir. Anne ve babasını da soruşturduktan sonra ailesinin fakir ve çocuğun ileri düzeyde eğitim almasını sağlayacak düzeyde olmadıklarını anlar. Ağabeyi Halil Usta’ya bu çocuktan bahseder ve geleceğinin çok parlak olacağı dolayısıyla okuması gerektiğini belirtir. Bunun üzerine çocuğun üst dereceli okula gidebilmesi için gerekli masrafları karşılar.”

Yaşamı boyunca, kadınların modern kıyafetler giymesini savundu…

Muhtarlığı sırasında Anadolu gazetesine gönderdiği bir mektupta, bu konuyla ilgili, Türk kadınına şu şekilde seslenmiştir:

“Türklüğü hiçbir millet tarihinde bulunmayan bir ilerlemeyle çok kısa bir zaman içinde inkişaf edip mucizeler yaratan ve Türk’ün ezeli ve ebedi bir yol göstericisi olan Gazi Mustafa Kemal’in biz kadınlara bahşettiği hürriyetlerdir ki, şu mektubumu yazabilmek cüretini kendimde buldum ve ortaya bir nokta-i nazar attım. Türk artık medeni milletler arasına girmiştir ve eski Türk medeniyeti nasıl cihan tarihinde kıymettar sahifeler işgal etmiş ise yeni Türk medeniyeti de yakın bir atide her millet tarihinde daha yüksek mevkiler alacaktır. Yalnız Türk köylü kadınlığı aleminde katiyen durmadan ve hiçbir sebep aramadan yapılması lazım gelen mühim bir iş vardır. Bu da köy kadınının giyim işidir… Madem ki medeniyiz ve medeni bir millet olduğumuzu cihan tasdik etmiştir. Köylü kadınlarını da uzun masraflardan kurtarmak ve medeni kisveye büründürmek zamanı gelmiş ve geçmiştir…

Bendeniz Türkiye’nin ilk kadın muhtarı sıfatı ile şu nokta-i nazarımı açıkça arz ediyor ve bu işi Aydın Umumi Meclis heyeti muhteremesinden beklemeyi bir hak biliyorum.”

Ancak kendisi bu net isteğine rağmen, dönemin koşulları yüzünden geleneksel kıyafetlerle mücadele konusunda zorluklar yaşamış ve kendi köyünde böyle bir uygulamaya gidememiştir.

Gül Hanım’ın cesaretli tavrı ve çabalarından haberdar olan Mustafa Kemal Atatürk, bunu sevinçle karşıladı ve yazdığı mektupla onu şereflendirdi…

www.aydinyerel.com‘da yer alan haberde, Gül Hanım’ın kızı Şeref Cumhuriye Bozkurt, bu durumu şu sözlerle anlatmıştır:

“1933 yılında kadınlarımıza seçme, seçilme hakkı tanınınca muhtar adayı olmuş. Dört erkek rakibine fark atarak 500 oyla Türkiye’nin ilk adın muhtarı seçilmiş. Köyde huzuru sağlamış, kahvehanelerde kumarı yasaklamış, kız kaçırmaları önlemiş. Kadın erkek dayanışmasını sağladığı için köy kadınlarının sevgilisi olmuş. Atatürk bunu duyduğunda çok sevinmiş. Mektup yazarak kutlamış, her bayramda kartlar yollarmış. Onu cesaretinden ötürü ödüllendirmiş. Ankara’ya çağırmış.”

Yine ailesinin anlattıklarına göre; Gül Hanım’a Atatürk tarafından yollanan tüm mektup ve kartlar, Çine’deki evinin yanması sonucunda yok olmuştur.

İmkansızlıklar içinde imkan yaratan bu özel kadının yaşamıyla ilgili edinilen tüm bilgiler, ne yazık ki, sadece yakınlarının verdiği bilgilerle sınırlı…

Çünkü dönemin basınında çıkan haberler de; muhtarlık seçimleri ve kutlama mesajları; yani onun muhtar seçildiği birkaç günle sınırlı…

Gül Hanım, iki yıl süren muhtarlığı boyunca, birçok yeniliğe imza attı. Ancak iki yıl dolduğunda, tekrar aday olmadı. 1936 yılında, Mustafa Übbül ile evlendi ve Çine’ye yerleşti. Kendisine bu arada milletvekilliği adaylığı önerisi gelse de, kendisi bu öneriyi de kabul etmedi.

Evlendikten sonra başka bir işte çalışmadı ve yine yakınlarından edinilen bilgiye göre; vaktini el emeği ürünler yaparak geçirdi.

Mutlu bir evliliği vardı ancak eşini 1960 yılında kaybetti. 1970’den sonra, temelli ağabeyi Halil Usta’nın yanına taşındı ve beraber Nazilli’ye geldiler. Nazilli’de geçen 15 günün ardından ise, ağabeyini kaybetti. Ve o tarihten, ölüm tarihi olan 1990 yılına kadar; kızı Cumhuriye Hanım’ın yanında kaldı.

“Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın muhtarı Gülkız Übbül Nazilli’de öldü.”

Eğriboyun Mezarlığı’na defnedilen Gül Hanım’ın ölüm haberi, Aydın’da çıkan Ses Gazetesi’nde bu cümlelerle duyuruldu:

“Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın muhtarı Gülkız Übbül Nazilli’de öldü. Cumhuriyetin
ilanının 10. yılında Aydın’ın Karpuzlu Kasabası’nda muhtarlık yapan Gülkız Übbül Atatürk
tarafından da ödüllendirilmişti.”

Gül Hanım öldükten 21 yıl sonra, Türk Kadınlar Birliği Aydın Şubesi, Adnan Menderes Vakfı Üniversitesi Parkı’na onun büstünü; 2013 yılında da, Nazilli Belediye Başkanı Haluk Alıcık mezarını yaptırdı.

Yine Gül Hanım’ın yakınlarından edinilen bilgiye göre, 89 yaşında vefat eden Gül Hanım, Türkiye’nin ilk kadın muhtarı olmasına rağmen; bilinmemekten; aranmamaktan yakınırmış…

Kendisini saygı ve rahmetle anıyor; onun hikayesinin birçok kişiye ulaşmasını ve elbette ilham olmasını diliyoruz…

Kaynaklar: 1, 2, 3, 4.

Görsel Kaynak: Görseller, Günver Güneş’in “TÜRK KADINININ MUHTARLIK VE KÖY İHTİYAR HEYETLERİNE SEÇME SEÇİLME HAKKINI KAZANMASI VE TÜRKİYE’NİN İLK KADIN MUHTARI GÜL ESİN (HANIM)” isimli araştırmasından alınmıştır.

İLGİLİ YAZILAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

SON YAZILAR