Tüm dünyanın barış güvercini olarak tanımladığı Rachel Corrie, sadece 10 yaşında küçük bir çocukken, dünyadaki açlığın sona ermesi için neler yapabileceğimiz konusunda insanlığı uyandırmaya çalışıyordu. Onun 10 yaşına ait bu görüntüleri, insana gerçekdışı gibi gelse de, bazı ruhların bu dünyaya farklı amaçlar için gönderilmiş olduğunu düşünmek; insanı bu gerçekliğe bir parça daha ikna ediyor…
Dünyadaki haksızlıklara kayıtsız kalamayan bu genç kadın, kendi ülkesinin terörle savaşmak bahanesiyle yaptığı haksız işgallere karşı çıkmak için 2003 yılında Filistin’e gitti. Çünkü o insanları anlamak, onların acılarına ortak olmak istiyordu. Kendisi sadece 23 yaşındaydı ama orada gördükleri bu 23 yıldan çok daha fazlası demekti…
16 Mart 2003 sabahı, bir dozer yine Filistinlilerin evlerini yıkmak için oradaydı. Rachel, korkusuzca canlı kalkan oldu dozerin önünde. Ama insanlıktan nasibini alamayan zalimler, acımasızca ezdi geçti onu oracıkta.
Ve böylece, kısacık yaşamıyla, tüm dünyaya ilham olan bu sevgi dolu özel kadın, tüm dünyanın yüreğine kazıdı ismini. İyilerin daima kazanacağını öğretti bize. Çünkü o da kaybetmedi.
İşte anlatmakla bitiremeyeceğiz bu güzel insanın Filistin’deyken ailesine yazdığı mektuplardan bazı bölümler. Onun cümleleri, olanları çok daha iyi anlatacaktır nasıl olsa.
“Merhaba arkadaşlarım, ailem ve diğerleri…
“Filistin’e geleli yalnızca iki hafta oldu. Buna rağmen gördüklerimi anlatmakta kelime bulamıyorum. Benim için en zoru; ABD’ye mektup yazmak için oturduğum zaman, burada olup bitenler hakkında düşünmek…”
“Buradaki çocuklar, evlerinin duvarlarındaki tank mermisi delikleri ve bir işgal kuvvetinin onları sürekli izleyen kuleleri olmadan bir gün yaşamış mıdır; bilmiyorum.”
“Her neyse, burada küresel hiyerarşinin işleyişinin, benim yalnızca iki yıl öncesine kadar olduğumdan çok daha iyi farkında olan sekiz yaşında çocuklar var -en azından İsrail konusunda-.
“Gene de hiçbir okuma, konferanslara katılma, belgesel izleme ve kulaktan dolma bilginin beni buradaki durumun gerçekliğine hazırlayamayacağı düşüncesindeyim. Görmeden bunu hayal edemiyorsun ve gördükten sonra bile, bu deneyiminin hiç de o gerçekliği bütünüyle yansıtmadığının farkındasın…”
“Benim ailemden hiç kimse, memleketimde, bir ana caddenin sonundaki bir kuleden bir roketatar tarafından, arabamızla giderken vurulmadı…”
“Bir evim var. Gidip okyanusu görme hakkım var.”
“Eğer evinizin duvarlarının aniden içeriye yıkılmasıyla uyanma korkusu içinde bir gece geçirseniz…”
“Eğer hiç kimsesini kaybetmemiş insanlarla karşılaşamasanız…”
“Eğer ölüm saçan kuleler, tanklar, silahlı ‘yerleşimler’ ve bu şimdiki dev metal duvar ile çevrelenmiş bir dünyanın gerçekliğini yaşasanız…”
“Dünyanın süper gücü tarafından desteklenen 4. büyük ordusunun, sizi vatanınızdan silmek için yaptığı baskıya karşı direniş içinde, sağ kalma mücadelesiyle geçen tüm çocukluk yıllarınız için dünyayı affedebilir miydiniz?”
“Merak ediyorum.”
8 şubat 2003
“Anneciğim; seni seviyorum. İnan, çok özlüyorum. Kabuslar görüyorum, rüyalarımda siz ve ben içeride, dışarıda tanklar ve buldozerler evimizi çevirmiş görüyorum.”
“Dün o patlayıcı havaya uçurulduğunda ailenin evinin tüm camları kırıldı. O sırada bana çay ikram ediyorlardı, ben ise iki küçük bebekle oynuyordum. Şu anda zor bir durumdayım.”
“Acı çeken insanların sürekli, tatlılıkla, üzerime titremeleri beni tam anlamıyla hasta ediyor.”
“Birleşik Devletler’de böyle bir şeyin size çok abartılı geleceğini biliyorum. Doğrusu çoğu zaman, buradaki insanların, bilinçli olarak yaşamlarının yok edilişinin gözle görülürlüğüne rağmen, bu saf iyilikleri bana gerçek dışı gibi geliyor. Gerçekten de dünyada böyle bir şeyin, bundan daha fazla tepki görmeden gerçekleşebildiğine inanamıyorum.”
“Acı veriyor, geçmişte de verdiği gibi, dünyanın nasıl korkunç bir yere dönüşmesine göz yumuşumuza tanıklık etmek.”
“Filistin’den döndüğümde, muhtemelen kabuslar görecek ve burada olmayışım yüzünden kendimi suçlu hissedeceğim, fakat bu bana daha fazla çalışma gücü verebilir.”
“Buraya gelmek, bugüne kadar yaptığım en iyi işlerden biriydi.”
“Dolayısıyla eğer saçmalıyorsam veya İsrail ordusu beyazlara zarar vermemeye olan ırkçı meylinden vazgeçerse, doğrudan doğruya bunun sebebini, benim de dolaylı olarak desteklediğim ve kendi devletimin ana sorumlusu olduğu bir soykırımın ortasında bulunuşuma bağlayın. Seni ve babamı çok seviyorum. Tartışma dilimin kusuruna bakma. Tamam, yanımdaki birkaç yabancı adam bana leblebi ikram ediyor, yiyip teşekkür etmem gerek.”
27 Şubat 2003