Edebiyat Dünyasının Sahip Olunamayan Kadını: Tomris Uyar

“Türk Edebiyatından kopup bağımsızlığını ilan etmiş bir adadır Tomris Uyar…”

Bu cümle, sanıyoruz edebiyatımızın değerli ismi Tomris Uyar için yapılmış; en yerinde benzetmedir. Çünkü onun öyküleri, kesinlikle diğerlerine benzemez; dili de aynı şekilde çok doğru ve sıra dışı kullanır.

Tomris Uyar, sadece eserlerinde değil; özel yaşamında da bağımsız bir kadın; özgür bir ruhtu… 62 yıl süren yaşamı boyunca da, yaşadığı hiçbir aşk, onun bu duruşunu değiştiremedi…

Türk öykücülüğünün en etkileyici isimlerinden Tomris Uyar…

Edebiyat dünyasının değerli öykü yazarı ve aynı zamanda bir çevirmen olan Tomris Uyar, 15 Mart 1941‘de, İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi Celile Hanım ile babası Ali Fuad Gedik, birer hukukçuydu. Tomris, ilköğrenimini Taksim’de bulunan Yeni Kolej‘de, ortaokulu İngiliz Kız Ortaokulu‘nda, liseyi Arnavutköy Amerikan Kız Koleji‘nde tamamladı; 1963 yılında ise İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü‘nü bitirdi.

Tomris’in ilk çevirisi Şekerden Bebek-Tagore, 1962 yılında Varlık‘ta; ilk öyküsü Kristin de 1965 yılında Türk Dili’nde yayımlandı. Edebiyat dünyasına asıl girişi ise Ülkü Tamer ve Cemal Süreya ile birlikte çıkardıkları “Papirüs Dergisi” ile oldu. Kendisi 1966 yılında Papirüs’te yayımladığı yazılarıyla, kısa zamanda ismini herkese duyurdu.

Tomris, edebiyat dünyasına deneme, eleştiri, öykü türünde birçok eser kazandırdı ve 1970 yılından sonra şekillenen yeni Türk öykücülüğünün de önde gelen isimlerinden biri oldu. Onun dikkat çekmesinin ve diğer öykücülerden ayrılmasının nedeni, öykü türünün sınırlarını zorlayan şiirsel diliydi. Bu dili usta biçimde kullanması ve kendine özgü üslubu sayesinde, bugün de Türk öykücülüğünün en etkileyici isimlerinden biri olarak kabul edilir.

Edebiyat dünyasının diğer bir değerli ismi Ülkü Tamer…

Tomris Uyar, ilk evliliğini kolej yıllarından beri aşk yaşadığı Ülkü Tamer ile yaptı. Bu evlilikten Ekin isminde bir bebek dünyaya getirdi. Ancak Ekin, birkaç aylıkken sütten boğularak hayatını kaybetti. Yaşanan bu üzücü olay, aslında bu genç çiftin ayrılıklarının da başlangıcı olacaktı.

Büyülü dizelerin sahibi Cemal Süreya ile kesişen yollar…

Tomris Uyar ile Ülkü Tamer’in evliliği, evlat acısıyla sarsılmıştı. İşte bu dönemde Cemal Süreya girdi Tomris’in hayatına. Üstelik ikisi de evliydi… Ancak her şeye rağmen Süreya, en güzel, en büyüleyici dizelerini Tomris için için yazdı. Hatta öyle ki; ikili, bu büyük aşk için eşlerinden boşandı ve üç yıl boyunca da edebiyatın en ses getiren aşkını yaşadı. Üç yılın sonunda ise ne yazık ki yolları ayrıldı; ancak onlar yaşamları boyunca, dost kalmaya ve birbirleri hakkında tek bir kelime dahi etmemeye özen gösterdiler…

Cemal Süreya’ya “Şahsiyet Rötarı” yaptıran kadın…

Aşkları ile ilgili hiçbir zaman konuşmayan Cemal Süreya ile Tomris Uyar vefat ettikten sonra, yakınları bu destansı aşkla ilgili şöyle bir anıyı paylaştı:

“Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, ‘Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş’ dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…”

“Ona göre, bana sahip olunamazdı.”

Tomris Uyar ise, bir keresinde, Süreya ile olan ilişkisi hakkında sorulan soruyu şöyle yanıtladı:

“Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. ‘Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikayen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak’ dedi ve doğrusu hiç yazmadı.”

Yaşamının en uzun soluklu aşkı Turgut Uyar…

Tomris, Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereyken tanıştı Turgut Uyar‘la. Turgut Uyar ise eşinden tam yedi sene önce boşanmış ve o gün bugündür de şiire elini sürmemişti. Tomris Uyar şöyle anlatır bu uzun soluklu hikayenin başlangıcını:

“1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı.

Hala duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”

“Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii…”

Tomris Uyar bu sözlerle anlattı Turgut Uyar’ın ardından ilişkilerini… Çünkü Turgut Uyar, daima elinden kaçıracakmış hissiyle yaklaşıyordu Tomris’e. Ama her şeye karşın büyük ve karşılıklı bir aşktı bu. Tomris de çok sevmişti onu…

Edebiyat çevrelerinin iyi bildiği bir başka gerçek; Edip Cansever’in gizli hayranlığı…

Edebiyat dünyasının değerli ismi Edip Cansever ile Tomris Uyar, çok iyi dostlardı. Yani en azından Tomris öyle görüyordu Cansever’i. Ancak Cansever’in Tomris’e olan ilgisinin herkes farkındaydı. Her doğum gününde ona başka bir şiir yazıyor; gizliden gizliye de hayranlık besliyordu. Tomris şöyle anlatır Cansever’i:

“Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”

“Tomris rakıyı severdi; bense onu…”

Sık sık görüşüyordu bu iki dost; Boğaz’da denize karşı rakılarını içiyor; birlikte, kaybettiklerini anıyorlardı… İşte bu cümle de, muhtemelen birlikte rakı içtikleri bir gecede Cansever’in peçeteye yazdığı bir nottu:

“Tomris rakıyı severdi; bense onu…”

Tomris Uyar: “İnsan hayatının, üzerine titreyerek korunacak bir şey olduğuna inanmıyorum.”

Tomris Uyar, yaşadığı her andan keyif alan bir kadındı. Rakıyı çok severdi, sağlıklı yaşamayı önemsemezdi. Gerekçesi ise bu samimi cümlede saklı sanıyoruz…

Onun yeri, sadece bu büyük isimler için değil; tüm edebiyat dünyası için bambaşkaydı. Tomris, özgür bir ruhtu, tutkulu bir aşıktı. Bu yüzden de çekinmeden; canı nasıl istiyorsa öyle yaşadı.

Ve bu tutkulu yaşam, 62 yaşındayken sona erdi. Ölüm nedeni, yakalandığı yemek borusu kanseriydi. Bu küçücük kadın, giderken; ardında Türk Edebiyatı’na kazandırılmış sayısız çeviri ve öykü; saygı duyulması gereken de bir yaşam öyküsü bıraktı…

Kaynaklar: SanatKaravanı, TomrisUyar.

İLGİLİ YAZILAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

SON YAZILAR