Zamanın Ötesinde Bir Dizi Olan Sıdıka’dan Deli Aklımızda Kalan 10 Nostaljik Şey

Atilla Atalay’ın hayali karakteri “Sıdıka”, ilk kez 1997 yılında Show TV ekranlarında yayınlandı. Biz o zaman bebeydik; dolayısıyla çok anlayamadık nasıl bir dizi olduğunu. Ama çok uzun yıllar boyunca, çeşitli kanallarda eski bölümleri dönmeye devam etti. Zaten bu da, başarılı bir dizi olduğunun en büyük kanıtı… İşte tekrar yayınlanan o eski bölümler sayesinde, sonraki kuşaklar da izleyebildi Sıdıka’yı. İyi ki izleyebildi de, televizyonda iyi işler de yapılabileceğinden haberdar olabildi.

Sıdıka, 90’ları özlemek için en büyük nedenlerden. Ve muhteşem oyuncu kadrosu, mizahi tarafı, verdiği derin mesajlarla da; Türk televizyonlarının en unutulmaz işlerinden… Biz de hatırladıkça içimizi ısıtan bu muhteşem diziyle ilgili bazı nostaljik detayları sizlerle paylaşalım istedik.

*Yazar notu: Bu arada hala bir yerlerde eski bölümleri yayınlanıyorsa n’olur bize de söyleyin.

Kendisine biçilen “ev kızı” rolünü asla kabul etmeyen kültürlü ev kızı “Sıdıka”…

Sıdıka, ailesi tarafından sürekli baskı görmesine rağmen, inanılmaz kültürlü ve dünyanın farkında bir karakterdi. Küçücük penceresinden, her gece sanki dünyaya açılıyor, içinden geçenleri bir bir günlüğüne döküyordu. O zamanlar diziyi izlerken Sıdıka karakterinin verdiği mesajdan çok, komikliği çekiyordu dikkatimizi. Belki de başarısının sırrı, buradadır. Tüm bunların dışında da aşırı sempatikti tabii… Sempatikliğini ise sadece karakterle değil, Sıdıka rolüne hayat veren Hasibe Eren’le açıklayabiliriz ancak. ❤

Ve onun her günün sonunda mutsuzluğunu döktüğü ama hep mutlu sonla biten günlükleri…

“Sevgili günlük,

Bugün anneme manevi şiddet uyguladım. N’parsa yapsın bahar sevincimden taviz vermedim, beni sinirlendiremedi ve fakat kendisi çıldırdı. En son bıraktığımda terliğiyle kendini dövüp kolunu filan ısırıyordu…

Bugün kötü olan her şeyi kendisiyle baş başa bıraktım, çünkü dışarda bahar vardı. Yarın yine olacak…”

Kendisi de kızı gibi ataerkil düzene hapsolmuş bir kadın olan “Safiye Saka”…

Safiye karakterine hayat veren kişi, usta sanatçı Füsun Demirel’di. Sıdıka’yla birlikte tüm gün evde oturan, tıpkı onun gibi eve hapsedilmiş bir kadındı o da. Ve en az Sıdıka kadar komikti. Ne zaman Sıdıka onu kızdıracak bir şey söylese, anında alırdı terliğini eline… Sonrası zaten malumunuz. 🙂

Ve onun insanı kırıp geçiren hazır cevapları…

Sıdıka: Bak anne, bütün organizmalarda üremeye bağlı olarak bir cinsel içgüdü vardır anladın mı? Yani psikanalizin babası Freud diyor ki…

Safiye: Heeyt! Fröyt deme anneye Sıdıka. Fröytgilin kedisi orospu oldu diye, tüm cümle mahlukat pavyonda mı çalışacak yani?

Saka ailesinin agresif reisi “Zekeriya Saka”…

Ali Erkazan’ın hayat verdiği Zekeriya karakteri, oldukça baskıcı bir baba figürüydü. Sıdıka’yı, Samim’i ve karısını sürekli aşağılar, çoğu zaman da şiddet uygulardı. Ancak dizideki tüm karakterlerde olduğu gibi, tuhaf bir komikliğe sahipti o da.

Ve onun tuhaf komikliği…

Zekeriya, Safiye’nin göbek adı Okşan’ı kullanmasını yasaklamıştı. Ve bu konunun konuşulmasını dahi istemiyordu. Yine evde rakı içip sarhoş olduğu bir akşam:

Zekeriya: Bundan sonra annenize Okşan diyebilirsiniz… Okşann!
Safiye: Demeyin… Sarhoş bu şimdi. Ayılınca hepimizi döver.
Zekeriya: Yok ya, ne sarhoşu… O, o zaman içindi. Bu saatten sonra adın Okşan olsa ne yazar, Ornella Muti olsa ne yazar…

Karate tutkunu, Fenerbahçe manyağı ağabey “Samim”…

Samim, en komik kim karar veremesek de, dizinin yer yer en komik karakteriydi herhalde. Ustası Baturalp Hoca’yla girdiği muhabbetler, Sıdıka ile komik diyalogları (Bu diyaloglarda her zaman Sıdıka zekasıyla galip geliyordu)… Samim, evdekilere göre bir parça daha şanslıydı. Çünkü erkek olduğu için dışarı çıkabiliyor, sosyalleşebiliyor; arkadaşlarıyla gönlünce takılabiliyordu.

Ve kızkardeşi Sıdıka ile arasındaki; genelde Sıdıka’nın onu alt etmesiyle sonuçlanan eğlenceli diyalogları…

Samim: Kız bana bak, aklıma bi’ fikir geldi.
Sıdıka: Ne, fikir mi? Abi, çişin falan gelmiş olmasın, karıştırıyorsundur.

Sıdıka’nın telefon sapığı “Kenar”, Samim’in ustası “Baturalp Hoca”, sakar komşu kızı “Arzum”, kurnaz mı kurnaz “Şetaret Hala”, Sıdıka’nın tehlike arz eden arkadaşı “Ezgisu”, akıllı deli “Deli Zehra”…

Sıdıka’daki karakter sayısı, bugünkü diziler gibi kalabalık değildi. Neredeyse bir iki mekan, bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda da karakter vardı. Ancak buna rağmen, her karakter diziye başka bir şey katıyordu. Yani bu saydığımız isimlerin her biri, en az ana karakterler kadar önemliydi dizi için…

Ve insanın içine neşe katan o jenerik müziği… Gir içeri kır dizini, dön önüne kız Sıdıka…”

Kenar mahallenin cam kenarında
Dünya düştü benim yarım aklıma
Camda duran çiçeklerin arasından
Dünyayı taktım ben deli aklıma…

Gir içeri kır dizini, dön önüne kız Sıdıka
Annen görür, baban duyar, dayak yersin kız Sıdıka…

Bunlar da unutulmaz sahnelerden birkaçı…

“Onun babası amatör sarhoştu.”

“Sevgili günlük…”

İLGİLİ YAZILAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

SON YAZILAR