Gerçeklik Algısını Yok Eden Ve Sevmeyi İmkansız Kılan Depersonalizasyon Bozukluğu

Depersonalizasyon kelimesini daha önce duydunuz mu? Yüksek ihtimalle duymamış olabilirsiniz. Oysa bu kelime, az değil; her 100 kişiden birinin hayatını zindana çeviriyor. Kişiye gerçeklik algısını kaybettiriyor ve sonsuz bir boşluk hissi veriyor…

Depersonalizasyon bozukluğu, “kişiliksizleşme” ve “gerçekdışılaşma” olarak adlandırılıyor. Yapılan araştırmalar, dünyadaki her 100 kişiden birinin bu sorunla karşılaştığını ortaya koyuyor.

Bu hastalığı yaşayan insanlara dünya, bir sis perdesinin ardındaymış ve iki boyutluymuş gibi gerçek dışı bir biçimde görünüyor. Kişi kendi bedenine uzaktan bakıyormuş gibi hissediyor ve sonunda gerçeklik duygusunu tamamen yitiriyor.

Tanı koymanın oldukça zor olduğu bu hastalık, travma dönemlerinde gerçekliğin üstünü kapatan bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkabiliyor. Ayrıca esrar gibi uyuşturucularla da kendini gösterebiliyor.

“Çok değer verdiğiniz ilişkileriniz, ana kalitelilerini kaybediyor. Ailenizi sevdiğinizi biliyorsunuz ama bunu normal bir şekilde hissetmek yerine teoride biliyorsunuz.”

Depersonalizasyon bozukluğuyla yaşamını sürdüren bir kadın olan Sarah, hastalığın tarifini bu cümlelerle yapıyor…

“Evim film seti, eşyalarım dekor gibiydi. Bir anda bir şeyler yandı sanki. Her şey çok yabancı ve tehditkar göründü. Birden bire apartmanınız ya da çok çok iyi bildiğiniz bir yer bir film seti gibi, eşyalarınız da dekor gibi görünüyor.”

Hastalığı ilk fark edişini ise, bu cümlelerle anlatıyor.

“Elimdeki kitabı okuyordum. Birden ellerim bir çizim gibi göründü. Fiziksel dünyayla benim algım arasındaki ayrılmayı hissettim.”

Sarah hastalık döneminde yaşadığı bir diğer kronik olayı ise bu şekilde anlatıyor.

Uzmanlar, hastaların bu korkunç cümlelerle tarif ettiği hastalığın obsesif kompulsif bozukluk, şizofreni kadar yaygın olduğunu söylüyorlar. Tedavi edilmesi şart, ancak birçok tıp profesyoneli hala bu hastalığı tanımıyor.

İngiltere de 650 bin kişi depersonalizasyon bozukluğundan muzdarip. Bu nedenle, Kraliyet Psikiyatrlar Koleji, bu bozukluğun daha fazla bilinmesi için tıp dünyasına özellikle çağrıda bulunuyor.

Depersonalizasyon bozukluğu, genellikle ergenlik çağında başlıyor. Ancak uzmanlar, daha küçük yaştaki vakalarla da karşılaşabiliyor.

Londra’daki Depersonalizasyon Bozukluğu Servisinde görev yapan Dr. Elaine Hunter, 13 yaşındaki bir hastanın günde 10’dan fazla panik atak yaşayarak 2 yıl boyunca evden çıkamadığını ve başlarda kendi anne babasını bile tanıyamadığını anlatıyor.

Hastalık, bir çeşit bilişsel davranışçı terapi yöntemi ile tedavi edilebiliyor. Ancak tıp uzmanlarının bu konuda eğitime ihtiyacı var…

Hunter’ın hastalarından biri, “Başta ellerime ve vücudumun diğer yerlerine bakıyordum ve tanıyamıyordum. Aynaya baktığımda sanki başkasının yüzüne bakıyormuşum gibi geliyordu. Yemek yiyemiyor ve uyuyamıyordum. Şimdi eğer biraz depersonalizasyon olursa çabucak başa çıkabiliyorum” diyor.

Yararlanılan Kaynak

İLGİLİ YAZILAR

1 Yorum

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

SON YAZILAR