Para İçin Kurban Edilen İşçi Radyum Kızları’nın Tüyler Ürperten Hikayesi

Yaklaşık 100 yıl önce, Amerika’da kurulan bir şirket, birçok insanın hayatının kararmasına neden oldu. Dönemin popüler saatlerini boyamak için o şirkette işe giren kadınlar, maruz kaldıkları kimyasal yüzünden, büyük bir bedel ödemek zorunda kaldılar. Hatta o bedeli, direkt olarak hayatlarıyla ödediler…

Radyum Kızları’nın hikayesi, gerçekten tüyler ürperten cinsten. İnsan bir yandan, paranın karşısında insan hayatının değerinin ne ölçüde azaldığını görünce dehşete kapılıyor; bir yandan da; o gün yaşanan şeylerin bugün de yaşanabilecek olmasından ciddi ölçüde korkuyor…

Waterbury Saat Fabrikası, dönemin popüler ürünü “karanlıkta parlayan saat” üretimi için 20’li yaşlardaki birçok genç kadını işe almıştı…

Biten savaşın ardından moda olan bu saatler, artık herkesin kolundaydı. Askerler cephede, bu son teknoloji ürünü olan saati takıyorlardı. Ve karanlıkta parlayan saatler sayesinde, düşmana kendilerini belli etmeden günün hangi saatinde olduklarını anlayabiliyorlardı. Bu özel saat, savaştan sonra daha da popülerleşerek insanların yaşamına dahil oldu. Waterbury Saat Fabrikası da, bu sebeple işleri büyüterek fabrikadaki işçi sayısını artırdı.

İşe alınan kadınların görevi, saatleri karanlıkta parlaması için özel bir boya ile boyamaktı.

Karanlıkta parlayan bu boya, çinko bir bileşim karıştırılmış radyoaktif radyum tuzlarından oluşuyordu. Bu kimyasal karışım sayesinde saatlerden ortama yeşilimsi bir ışık yayılıyor; ancak ışık kuvvetli olmadığından sadece geceleri belli oluyor ve saat kadranının görünmesini sağlıyordu.

Kadın işçiler, önce fırçalarını kimyasal karışıma daldırıyor, sonra fırçanın ucunu dudaklarının yardımıyla sivrileştiriyor ve kadrandaki rakamları boyuyorlardı.

Fabrikadaki işçilerden biri de 18 yaşındaki Mae Kaene’ydi. Ancak o, işinden hiç memnun değildi; çünkü bu boyanın tadından tiksiniyor ve dudaklarına değdirmek istemiyordu. Bu da onun iş yapma hızını düşürüyordu… Arkadaşları Mae gibi düşünmüyordu. Mesai bitiminde artan boyayı, parlaması için dişlerine ve saçlarına sürüyorlardı. Birkaç hafta sonra Mae, işini yavaş yaptığı için bir uyarı aldı ve bu işi bırakarak aynı şirketin idari kısmına geçiş yaptı.

Bir süre sonra, kadın işçiler teker teker gizemli hastalıklara yakalanmaya başladı…

Mae işten ayrıldıktan sonra diğer işçiler, garip hastalıklara yakalanmaya başladı. Bazılarının ağızlarında kapanmayan yaralar çıkıyor; bazılarının çene kemikleri eriyor, birçoğunda ise derin bir kansızlık görülüyordu. Üstelik bu hastalıklar, hiçbir tedaviye de yanıt vermiyordu. Yıl sonunda, tam yedi kişi bu gizemli hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetti.

Tüm bu olanlara rağmen, hiçkimsenin aklına bu gizemli hastalıkların nedeninin radyum olabileceği gelmiyordu…

Vakalar giderek artınca US Radium, bir grup bilim insanını, bu gizemli hastalıkların nedenini araştırması için görevlendirdi.

Harvard Üniversitesi’ndeki bilim insanları, yaptıkları araştırmalar sonucunda, fabrikada çalışan kadın işçilerin ciltlerinde ve saçlarında yüksek oranda radyuma rastladılar. Daha da kötüsü, bu kadınların nefes alıp verdiklerinde bile akciğerlerinden radyoaktif bir madde olan radon gazı çıktığı görüldü.

Tüm bu hastalıkların nedeni, o dönemin büyüleyici elementi “radyum”du…

Araştırmalar sırasında, hayatını kaybeden kadın işçilerden bazılarının cesetleri de incelendi. Sonuç gerçekten dehşet vericiydi. Bu ölü bedenler, yaklaşık beş yıldır gömülü olmasına rağmen, kemikleri çevreye hala radyasyon yayıyordu.

Radyum ilk keşfedildiğinde birçok hastalığa iyi geldiği düşünülüyordu. Bu sebeple sulara radyum katılıyor, tüm bakım ürünlerinin içine de radyum katılıyordu…

Dolayısıyla, fabrikadaki kadın işçilerin yakalandığı hastalıkların nedeninin “radyum” olabileceğine kimse ihtimal vermedi. Ancak tüm bu araştırmaların sonunda, radyumun zararlı bir kimyasal olduğu herkes tarafından kabul edildi.

Saat boyayan kadın işçilerin gizemli hastalıklarının nedeninin “radyum” olduğunun tespiti üzerine, tüm bulgular 1925 yılında JAMA dergisinde yayınlandı.

Ve bu bulguların yayınlamasıyla ciddi bir hukuk savaşı başladı. Daha önce fabrikada çalışmış beş kadın işçi, radyum yüzünden hastalanmış ve “Radyum Kızları” olarak basında yer almıştı. Araştırma sonuçlandığında; Grace Fryer, Quinta McDonald, Albina Larice, Edna Husman ve Katherine Schaub isimlerindeki beş kadın, Waterbury Fabrikası’na dava açtı. Fabrikadan kişi başı 250 bin dolar tazminat talep ediyorladı. Davaya katılım giderek artıyordu ancak fabrikanın arkadasındaki destek yüzünden, dava bir türlü sonuçlanmıyordu.

Mahkemede haklarını arayan “Radyum Kızları”, dava sürerken iyice hastalandı… “Eğer 250.000 doları kazanırsam cenazeme bir sürü gül alabilirim değil mi?”

Bu cümleyi çene kemiği kopan Katherine, avukatına kurmuştu… Diğerlerinin durumu da giderek kötüye gidiyordu. Dava tam 13 yıl sürdü ve bu süre içinde 13 kadın işçi daha hayatını kaybetti.

Maruz bırakıldıkları radyum yüzünden hayatlarından olan bu kadınların davası, 13 yılın sonunda, onların lehine sonuçlandı ama kaybettiklerini onlara verebilecek kimse yoktu…

Mahkeme her davalıya 10 bin dolar tazminat ödenmesine, ölene kadar aylık bir maaş bağlanmasına ve tüm tedavi ücretlerinin karşılanmasına karar verdi. Ayrıca radyum kullanımına ilişkin de çeşitli düzenlemeler getirildi.

Bu maddenin zararlı olduğunu en başından hissedip işinden ayrılan genç kadın Mae Kaene ise, 30’larına geldiğinde tüm dişlerini kaybetti. Daha sonra meme ve kalın bağırsak kanserine yakalandı…

Yararlanılan Kaynaklar: AçıkBilim, MessyNessyChic

İLGİLİ YAZILAR

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -

SON YAZILAR