Şehrin kargaşasından en fazla nefret eden insanlar, aslında yine biz şehir hayatına bağımlı olan insanlarız. Ve hepimizin hayallerinde bir an önce emekli olup köyümüze geri dönmek var. En azından birçoğumuz böyle düşündüğü için bu genelleme rahatlıkla yapılabilir.
Ancak elbette bazılarımız emekli olmayı beklemeden de genç yaşında bu cesur kararı verip, şehir yaşamından uzak yerlere göç edebiliyor. Bizce en güzeli de böyle olanı. Neden huzuru bulmak için yaşlanmayı bekleyelim ki?
Bilge Hanım’ın hikayesi, herkesi kendisine hayran bırakacak cinsten. Çünkü o da, birçoğumuz gibi bir “şehir insanı”. Ancak bir parça cesaretle, şehirde yazdığı başarı hikayesini, en başından bambaşka bir yaşamın içinde de yazabilmiş!
54 yaşındaki Bilge Ünver, evli, 1 çocuk annesi ve üniversite mezunu bir kadın.
Bilge Hanım aslen Bursalı ve Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü mezunu.
Kendisi 2000 yılında, 37 yaşındayken gayet iyi bir noktada olan kariyerini İstanbul’da bırakıp eşi ile birlikte Manisa’ya yerleşti.
Oysa Bilge Hanım’ın İstanbul’da, özel sektörde finansman alanında iyi bir kariyeri vardı. Ve bu hayatını değiştirecek kararı, 37 gibi genç bir yaşta aldı.
Bilge Hanım, şehrin kargaşasından, iş hayatından ve bilgisayarlardan kaçma isteğiyle geldiği bu köyde, kendisine bir çiftlik kurdu…
Yeni hayatına; üzerinde ot bile bitmeyen 15 dönümlük arazide kiraz yetiştirerek başladı. Ve zamanla üretim alanını 75 dönüme kadar çıkardı.
Sonrasında kirazın dışında üzüm ve zeytin yetiştirmeye, hayvancılık da yapmaya başlayan Bilge Hanım, “Sancaklı Aile Çiftliği” isimli kendi markasını yarattı.
İstanbul’u terk edip Manisa’nın Şehzadeler İlçesi Sancaklıiğdecik Mahallesi’ne yerleşerek orada bir çiftlik kuran Bilge Hanım, kısa bir süre içinde, bu işi büyüttü. Ve şimdi ürünlerini hem iç pazara, hem de Avrupa ülkelerine satıyor…
“Bulunduğum bölgenin ismine uygun olarak ‘Sancaklı Aile Çiftliği’ markasını yarattım. Bu yıl markamız tescillendi. Kendi markamızla ürettiğimiz kiraz ve üzümler Avrupa ülkelerine gönderiliyor.”
“Benim hikayem toprağı, doğayı sevmekten ve özel sektörde çok çalışıp yorulmaktan başlayan bir hikaye.”
…“Buraya gelince 15 dönüm arazi alarak kiraz yetiştiriciliğini öğrenmeye başladım. Arkasından zeytin ve üzüm ürettim. Bu işi çok severek yapıyorum. Burada her şeyden önemlisi üretim var. Toprakla ilk tanıştığımda gerçekten zorlandım. Sonra toprakla barıştık, bir daha kesinlikle dönmem.”
Bilge Hanım, hikayesinin başlangıcını bu etkileyici cümlelerle anlatıyor.
“Ben buraya geldiğimde ‘Aaaa bir kadın. Birkaç gün heves eder, yarın öbür gün kaçar gider’ dediler. Ama yaptım, becerdim. Yaptığımı gördükten sonra da saygıyla karşılanıyorum.”
Bilge Hanım, emekli olan eşi Ali Bey’le Manisa’ya geldikten sonra, en başta zorlanmış. Ama zamanla ikisi de bu yaşama fena halde alışmış. Onların bu başarısını ve uyumunu gören yerliler de, elbette onlara saygı duymaya başlamış.
Bilge Hanım’ın başarısı karşısında şaşıran köylüler ona “Hanımağa” diyorlar. 🙂
Ve Bilge Hanım’ın kadınlara çok önemli bir mesajı var: “Kadınlar önce kendilerine ve yapabileceklerine inansınlar. O inançlarını da asla kaybetmesinler. Neyi istiyorlarsa yapabilirler.”
“Burası benim cennetim. Yılların emeğinin karşılığını toprağın vermesini görmek kadar güzel bir şey yok. Kadınlar önce kendilerine ve yapabileceklerine inansınlar. O inançlarını da asla kaybetmesinler. Neyi istiyorlarsa yapabilirler. Kendileri inandıkları sürece emin olun başarılı olurlar. Kadınlar kendilerine güvensin, ellerinden hiçbir şey kurtulmaz. Ben buna gerçekten inanıyorum.”
Bilge Hanım bu sözleriyle, tüm kadınlara çağrıda bulunuyor. Çünkü onun hikayesi, aslında bir kadının isterse tüm yaşam şartlarını değiştirip yeniden var olabileceğinin en büyük kanıtı.
Biz de kendisine ve eşine daha uzun yıllar mutlu ve doğayla iç içe bir yaşam diliyoruz! Ve elbette darısı başımıza demeden de edemiyoruz!